Sağlık Rehberi

Bağışıklık Ne Zaman Ve Nasıl Desteklenmelidir ?


Bağışıklık nedir?
Vücudu hastalık yapıcı mikroplara (bakteriler, virüsler, mantarlar) karşı koruyan sisteme bağışıklık sistemi, bu sistemin işlevine de bağışıklık adı verilir. Doğal ve sonradan kazanılan bağışıklık olmak üzere iki çeşittir. Bunlardan ilki mikroplara karşı erken dönemde savunma yaparken, diğeri daha geç ancak daha güçlü ve daha seçici bir savunma yapar. Bağışıklığın her iki bileşeni de birbiriyle koordineli ve dengeli bir şekilde çalışır. Bu sistemin yetersiz çalışması vücudun enfeksiyonlara karşı direncini azaltır. Gereksiz yere aşırı çalışması ise doku hasarı ile neticelenir. Dolayısı ile bu hassas denge asla bozulmamalıdır. 


Bağışıklık güçlendirilir mi ve bağışıklığı güçlendirmek doğru mu?
Günümüzde çeşitli marketlerin raflarında bağışıklığı güçlendirdiğini veya desteklediğini iddia eden pek çok ürün göze çarpmaktadır. Ancak sağlıklı kişiler için “bağışıklığı güçlendirme” kavramı aslında bilimsel olarak bir anlam ifade etmemektedir. Kaldı ki halk arasında bilinen şekliyle bağışıklığı güçlendirmek doğru bir yaklaşım değildir. Bu amaçla özellikle kış aylarında yoğun ilgi gören çeşitli takviyeler yarar yerine zarar verebilir. Örneğin iltihaplı romatizması olan hastalarda bağışıklık sisteminin bir kısmı zaten fazla çalışmaktadır. Bu durumda bağışıklığı daha fazla uyarmak yarar yerine zarar verir ve eklemlerde meydana gelen erozyonu daha da artır. O nedenle bu tür takviyeler mutlaka uzman hekim tavsiyesi ile kullanılmalıdır. Ne yazık ki piyasada bağışıklığı uyaran ürünler kontrolsüz bir şekilde satılmakta ve insan sağlığı için tehdit oluşturmaktadır. Bu ürünler vitamin ve mineral içerse de profesyonel bir tavsiye olmadan asla kullanılmamalıdır.  
Bağışıklığın güçlendirilmesinden ziyade gerektiği zaman “bağışıklığın desteklenmesi” daha doğru bir ifadedir. Bunun için dengeli ve yeterli beslenmeli, düzenli egzersiz yapmalı, yeterli uyumalı, stresten, sigaradan ve alkolden uzak durulmalıdır. Burada beslenme konusu bağışıklık açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü besinler etkili bir bağışıklık yanıtı gelişmesi için gerekli olan enerjiyi (karbonhidratlar, yağlar), proteinleri, vitaminleri ve mineralleri sağlar. Malnütrisyon olarak adlandırılan kötü beslenme durumunda (aşırı zayıflık ya da aşırı kilolu olma) bağışıklık sistemini oluşturan doku ve organlar küçülür ve işlevleri bozulur. Dolayısıyla enfeksiyonlara yatkınlık artar. Böyle durumlarda beslenme alışkanlıkları hekim ve diyetisyen desteği alınarak düzeltilmeli, gerekli vitamin ve mineral takviyeleri alınmalıdır. 
“Bağışıklık sistemi, beslenme durumunun duyarlı bir göstergesidir.”


Vitaminler ve mineraller nasıl alınmalıdır?
Sağlıklı bireylerde takviye almaksızın tüm besin ögeleri doğal yollardan kolaylıkla sağlanabilir. 
“Hiçbir vitamin-mineral takviyesi sağlık için gerekli olan besin öğelerini doğal besinler kadar sağlayamaz.”
Dengeli beslenen ve herhangi bir hastalığı olmayan kişilerin kendi inisiyatifiyle takviye alması önemli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bilimsel gözlemler gelişigüzel tüketilen vitamin ve minerallerin kalp, böbrek ve karaciğer gibi hayati organlar başta olmak üzere vücuda zarar verdiğini ortaya koymuştur!... Örneğin,
    A vitamin fazlalığında: deride pullanma, saçlarda dökülme, kemiklerde ağrı, kas güçsüzlüğü ve karaciğerde toksik etki meydana gelir.  
    D vitamin fazlalığında: kanda kalsiyum ve fosfat seviyesi yükselir; bu da kalpte ritim bozukluğuna, böbrek taşı oluşumuna ve kas kramplarına yol açar. 
    E vitamin fazlalığında: baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik görülür, kanı sulandıran ilaçların etkisini artar.
    K vitamin fazlalığında: pıhtılaşma bozuklukları meydana gelir. 
    B1 ve B6 vitaminlerin fazlalığında: sinir sistemi zarar görür, ellerde ve ayaklarda uyuşma, his kaybı, güçsüzlük meydana gelir; ışığa karşı hassasiyet gelişir. 
    C vitamin fazlalığında: bulantı, kusma, karın ağrısı olur; böbrek taşı gelişir. 
Benzer şekilde fazla alınan minerallerin de zararlı etkileri vardır: 
    Kalsiyum: böbrek taşı, kabızlık, kalpte ritm bozukluğu, kalp durması
    Magnezyum: bulantı, kusma, ishal, kan basıncında düşme, kalp durması 
    Potasyum: kalpte ritm bozukluğu
    Demir: karın ağrısı, kabızlık, dışkı renginde koyulaşma, organlarda demir birikimi
    Bakır: karın ağrısı, karaciğer ve böbrek üzerine toksik etki, koma 
    Krom: karın ağrısı, konsantrasyon güçlüğü, egzama
    Çinko: bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, kansızlık, bakır eksikliği 
    Selenyum: bulantı, kusma, ishal, saçlarda ve tırnaklarda dökülme, deride pullanma, sinir sistemi hasarı, hafıza kaybı
    Nikel: alerjik hastalıklar
    İyot: tiroit işlevlerinde azalma


Vitaminler ve mineraller ne zaman ilaç olarak alınmalıdır?
Vitaminler ve mineraller bağışıklık yanıtının önemli aracılarıdır. Dolayısıyla ciddi eksikliklerinde ölümcül olan bazı hastalıklar gelişebilir. Bu durumlarda mutlaka hekim önerisiyle ilaç şeklinde takviye alınması gerekir. Diyet yapanlarda, enfeksiyon geçirenlerde, bağışıklık yetersizliği olanlarda, kronik hastalıkları olanlarda, mide-bağırsak hastalıklarında, uzun süreli ilaç kullananlarda (bağışıklık baskılayıcı ilaçlar, antiasitler, antibiyotikler, idrar söktürücüler, dışkı yumuşatıcılar), büyüme çağında olan bebekler, çocuklar ve gençlerde, yaşlılarda, sporcularda, menopozda, diyaliz hastalarında, regl dönemlerinde, gebelerde ve emzirenlerde ihtiyaç artmıştır. Bu gibi durumlarda hekim kontrolünde gerekli olan vitamin ve mineral takviyeleri alınabilir, alınmalıdır. Ayrıca bu gibi takviyeler alınırken kullanılan diğer ilaçlarla etkileşimi mutlaka hesaba katılmalıdır. 


Hangi vitamin ve mineraller bağışıklığı desteklemek amacıyla kullanılır?
Vitaminler: A, B1, B6, B12, C, D, E ve folik asit; 
Mineraller: çinko, demir, bakır, krom ve selenyum 
 

Takviye almadan önce ne yapılmalıdır?
Alınması planlanan vitamin ve minerallerin vücuttaki kompozisyonuna bakılmalı ve gerçek ihtiyaç hesaplandıktan sonra yeterli miktarda ilaç alınmalıdır. 
 

Bağışıklığı destekleyen tıbbi tedaviler ve uygulamalar nelerdir? 
Bağışıklığın tıbbi yöntemler kullanılarak desteklenmesi ya “pasif” olarak bağışıklık bileşenlerinin (lökositler, antikorlar) doğrudan doğruya hastaya verilmesiyle ya da “aktif” olarak aşılama yoluyla yapılır. Bunlardan ilkine “pasif bağışıklama” denir ve bağışıklık yetersizlikleri olarak adlandırılan özel bir hastalık grubunda uygulanır. İkincisine ise aktif bağışıklama denir ve burada vücudun kendi bağışıklık sistemi uyarılarak mikroplara karşı direnç geliştirilir. Çocukluk çağında bulaşıcı hastalıklara karşı bir program dahilinde uygulanan aşılar bu tür uygulamalardır. 
Diğer bir yöntem de kök hücre naklidir. Bu tedavi yöntemi ancak kemik iliği yetersizliğinde ve çeşitli kanserlerde uygulanır. 
Ayrıca ağız yoluyla beslenmenin mümkün olmadığı durumlarda (yoğun bakımda, sindirim sistemi hastalıklarında, son dönem kanser tedavisinde, beyin felcinde, ileri yaşlarda vs) gerekli olan tüm besinler hastane koşullarında damar yolundan veya mideye tüp takılarak verilir.