Sağlık Rehberi

Horlama


Normal erişkin insanların en az %45’i zaman zaman, %25’i ise sürekli horlamaktadır. Horlama yaşla birlikte artar ve özellikle şişman erkeklerde daha sık görülür. Yaşın artması ile horlamanın görülme sıklığı da artarak 60 yaşında erkeklerde % 60’a, kadınlarda ise % 40’a ulaşmaktadır. Erkeklerdeki boyun bölgesindeki yağlanma, yutak çevresinde daha çok daralmaya ve göğüs içi basınçta daha çok artmaya sebep olarak erkeklerin daha çok horlamasına neden olur. Kadınların; menapoz dönemi sonunda hormonal dengelerinin değişmesiyle, özellikle kas yapıları erkeklerinkine benzemekte bu da erkeklere benzer şekil ve sıklıkta horlamaya başlamalarına neden olmaktadır. Bu durum çok ciddi sosyal ve tıbbi problemlere yol açar. Sosyal olarak kişinin aile yaşamını, iş gezileri nedeniyle arkadaşları ile ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Bu açıdan sadece tıbbi bir hastalık değil sosyal sorunlara da neden olan bir durumdur. En çok üzerinde durulması gereken horlama şekli, sessizlik dönemleri ile kesintiye uğrayan şiddetli horlamalardır. Bu tür horlamalardaki sessizlik dönemleri, solunum durmaları ile kendini gösterir. Solunum durmaları veya yüzeyelleşmeleri gece içinde yüzlerce defa tekrarlayabilmekte ve bunların ancak çok az bir kısmı hastanın yakınları tarafından farkedilmektedir. Horlamanın solunum durmaları ile birlikte olduğu klinik tabloya uyku apne sendro mu (uykuda solunum durması hastalığı) denir.
Horlama konusunda önemli olan hastalığın ne zaman sağlık sorunlarına neden olmaya başladığıdır. Kişiler horlamanın neden olduğu belirtilerin farkına varmayabilir veya ciddiye almayabilirler. Horlama uyku düzeninin bozulmasına, uyku sırasında oksijen alımının azalmasına neden olur. Bunun sonucu halsizlik, konsantrasyon bozukluğu, gündüz aşırı uyku hali yakınmaları başlar. Bu şikayetler kişinin yaşam kalitesini bozar, iş ve özel yaşamını olumsuz yönde etkiler. Ayrıca horlama; yaşın ilerlemesi, ilaçlar, alkol kullanımı ve kilo alımı gibi nedenlerle yıllar içinde “uyku apne sendromu” denilen hastalığa ilerleyebilir. Horlama uyku sırasında nefesin zaman zaman durması ile kendini gösteren ciddi bir hastalığın ilk bulgusu olabilir. Uyku sırasında horlamalar arasında nefes durmaları oluyorsa, soluksuz kalınan süre 10 saniye ve daha uzunsa uyku apnesi denilen hastalık düşünülmelidir. Horlayan kişilerin yaklaşık 1/3’ünde uyku apnesi olduğu bilinmektedir ve kesin tanı uyku laboratuvarında yapılacak incelemeler ile konur. Her gece ve her pozisyonla horlaması olan hastalar mutlaka uyku laboratuarında bir gece yatırılarak değerlendirilmelidir.
Uykuda nefes durması ardından kısa süreli uykuda yüzeyelleşme veya uyanıklık dönemi olur, hasta yatış pozisyonunu değiştirir, ancak hasta bu durumu uyanıklık olarak algılamaz. Derin uyku süresinin ve uyku kalitesinin azalmasına bağlı olarak kişi kendini yorgun, uykulu ve mutsuz hisseder, gündüz her fırsatta uyuklamalar görülür. Konsantrasyon güçlüğü nedeniyle dikkat gerektiren işleri yaparken uyuklama ve araba kullanırken kaza yapma riski artar. Bu nedenle horlama ya da uyku-apne hastalığı sadece kişinin kendisi ve eşini değil toplumun diğer fertlerini de riske atan ciddi bir hastalıktır. Uyku sırasında yaşanan solunum çabası sonucu terleme, idrara çıkma ihtiyacında artma ve ağız kuruluğu şikayetleri başlar. Uykuda her nefes durması sırasında kandaki oksijen miktarı düşer ve kalp kanı pompalamak için daha fazla çalışmak zorunda kalır. Sonuçta kalp ritminin bozulmasına ve tansiyonun yüksek seyretmesine neden olur.

Horlama tedavi edilebilir mi?
Genellikle horlayan kişi horlamasından rahatsız olmadığı için doktora kendi isteği ile başvurmaz. Bu nedenle horlamanın bir hastalık olduğunu kabul etmek, tedavi ve çözüm yollarını aramak tedavide ilk basamaktır.
Şiddetli ve sürekli horlaması olan, yakınları tarafından uykuda nefesinde durma fark edilen, yeterli süre uyumasına rağmen gündüz uykululuk, yorgunluk ve sabah başağrısı olan hastalar doktora başvurmalıdır.  Bu kişilere detaylı değerlendirme ve muayene sonucu bir gece yatırılarak uyku sırasında gerekli parametrelerin ölçüldüğü uyku testi (polisomnografik inceleme) planlanarak horlama ya  da uyku apnesi varlığı araştırılır. Horlama ve uyku apnesi saptanan hastalar Kulak Burun Boğaz ve Göğüs Hastalıkları bölümünce değerlendirilerek hastalık şiddetine göre tedavi planlanır. Basit horlama ya da uyku apne  sendromu tanısı konan hastalarda öncelikle kilo verme, sigara ve alkolün bırakılması, yüksek yastıkla yatma veya yan pozisyonda yatma önerilir, gerekli olgularda cerrahi işlem planlanabilir.

Horlamayı azaltmak için hangi kişisel önlemleri almak yeterli olabilir.
• Kilo fazlalığı horlamayı artıran nedenlerin başında gelir. Kilo artışı üst hava yollarında da belirgin olmak üzere tüm vücutta yağ birikimine neden olur, bu nedenle zayıflama üst hava yolu açıklığında artma sağlayarak horlamanın azalmasını sağlar.
• Alkol kaslarda gevşemeye neden olarak horlama ve apne şiddetinin artmasına neden olur, bu nedenle uykudan 4 saat önce alkol alımından kaçınılması önerilir.
• Sırtüstü pozisyonda uyumak gevşeyen kasların ve dilin arkaya doğru kaymasına neden olarak ve üst hava yolunu daralttığı için yatağın baş kısmının yükseltilmesi ve yan pozisyonda yatma tavsiye edilir.
• Sigaranın hava yollarında ödeme neden olarak horlama şiddetini artırması nedeniyle bırakılması önerilir.
• Uyku verici ya da sakinleştirici özelliği olan ilaçların da horlama ve apne şiddetinde artmaya neden olması nedeniyle doktor kontrolünde kullanılması gerekir. Orta- ağır düzeyde uyku apne sendromu saptanan hastalarda ise üst hava açıklığını sağlamaya yönelik cihazlar ile tedavi planlanır.

Horlamaya neden olan burun alerjisi, polip ve kronik sinüzit gibi durumlar ilaçla tedavi sonrası tekrar değerlendirilir, burunda kemik kıkırdak eğrilikleri, üst hava yolunda tıkanıklığı yol açan yumuşak doku fazlalıkları için cerrahi müdahaleler düşünülebilir. Basit horlama tanısı konan kişilere ağız yapısına uygun olacak şekilde diş hekimleri tarafından hazırlanan ağız içi cihazlar tedavide kullanılabilir. Sonuç olarak horlama çevreyi rahatsız eden sosyal boyutu dışında kişinin sağlığı açısından da ciddi riskler taşıyan bir hastalıktır. Horlamanın bir hastalık olduğunu kabul ederek tedavi ve çözüm yollarını aramak tedavide ilk
basamaktır. Bu nedenle hastalık ilerlemeden sağlık merkezlerine başvurmalı, hastanın şikayetleri, muayenesi ve polisomnografik inceleme bulguları değerlendirilerek hasta için en uygun yöntem seçilerek tedavi planlanmalıdır.