Sağlık Rehberi

Kalp Çarpıntınızı Hafife Almayın


İnsan kalbi daha insan anne karnındayken atmaya başlar. Daha sonra da insan ölene kadar sürekli atmaya devam eder. Bebeklik ve çocukluk yaşlarında hızlı atan kalp erişkin yaşlara gelince biraz daha yavaşlar. Normal bir insanda kalp atım sayısı genellikle 60 -100/dakika arasında değişir. Ancak fizyolojik ihtiyaçlar doğrultusunda daha hızlı (egzersiz) ya da daha yavaş (uyku) da atabilir. 70 yaşındaki bir insanın kalbi bu süre boyunca hiç durmadan yaklaşık 3 milyar kez atar. İnsanlar bu atışları hissetmezler. Eğer bu atışlarla ilgili normal dışı bir durum varsa insanlar bunu hisseder ve genel bir ifade olarak bu his çarpıntı şeklinde tanımlanır.

Çarpıntı hissi insanlarda farklı şekillerde hissedilebilir. Birçok insanda şiddetli kalp atış bozuklukları hiçbir semptom oluşturmaz. Bunun aksine bazı hastalar, tamamen normal olan atışları (genellikle psikolojik nedenlerle) bozuk kalp atışı ya da çarpıntı şeklinde hissederler. Çarpıntının en sık ifade edilme şekilleri şunlardır:

•    Kalbin, koşmuş gibi çok hızlı atması,
•    Kalbin yerinden çıkacak gibi atması,
•    Göğsünde bir kuşun çırpınması,
•    Kalbin bir durup bir çalışması,
•    Kalbin hiç atmıyor gibi olması,
•    Kalpte tekleme olması,

İnsanlar kalple ilgili semptomlarını genellikle çok net bir şekilde tanımlayabilirler. Örneğin akut miyokard infarktüsü geçiren bir hasta yakınma olarak göğüs ağrısı olduğunu söyler. Bu çok net bir tanımlamadır. Sadece, bu ağrının özelliklerini belirtmek için göğsünde bir yumruğun oturduğunu ya da göğsünün üzerine birinin oturmuş olduğu hissinin olduğunu söyler. Ancak kalpte ritm bozukluğu olan hastalar bu hissi tam tanımlayamazlar ve yukarıda ifade edilen birbirinden oldukça farklı ifadeleri kullanırlar. İnsanlar tanımlayamadıkları bu histen çok korkarlar ve çarpıntı hissi genellikle beraberinde panik reaksiyonu ve ölüm korkusunu da getirir.

Kalpten kaynaklanan ve çarpıntı hissini yaratan olay genellikle bir ritm bozukluğudur. Kalpte genellikle hızlı atımlar, düzensiz atımlar ya da her ikisinin birlikte olduğu durumlar çarpıntı hissi uyandırır. Biraz önce bahsedilen psikolojik nedenler dışında kansızlık durumlarında, tiroid bezinin fazla çalıştığı durumlarda, bazı uyarıcıların alımında (kahve ve çay gibi), kalp hızını arttıran ilaç ya da maddelerin alınması halinde kalp normalden daha hızlı atabilir ve bu da hastada çarpıntı şeklinde hissedilebilir.

Çarpıntı tek başına bir semptom olabileceği gibi eşlik eden başka semptom ya da durumlar da olabilir. Eğer çarpıntıya fenalık hissi, soğuk terleme, bayılma hissi ya da göğüs ağrısı gibi yakınmalar eşlik ediyorsa bu genellikle durumun ciddi olduğuna işaret eder ve hastanın hemen acil müdahaleye gereksinimi olabileceğini düşündürür. Bunun dışında çarpıntının nasıl hissedildiği, ya da hastanın bu histen ne kadar çok şikayetçi olduğunun, varolan durumun ciddiyeti ile bir ilgisi olmaz.

Birçok insanda gün boyunca arada bir tek atışlık bozuk ritmler olabilir. Bunlar, genellikle kalbin alt ya da üst kesimlerinden bir ya da birkaç hücrenin, üzerlerine vazife olmayan bir davranış göstererek erken bir uyarı çıkarması ile oluşur. Bazı hastalarda oldukça önemli şikayetlere yol açan bu durumun çok sık olmadığı sürece klinik olarak hiçbir önemi yoktur. Çünkü erken atımlar hastaya verdikleri rahatsızlık dışında kalbin işleyişinde ya da dokulara kan sağlamasında hiçbir olumsuzluğa yol açmazlar. Ancak bu erken atımlar gün içinde sürekli ve çok sayıda olursa kalbin işleyişinde aksamalara yol açabilirler. Özellikle günlük kalp atışlarının %10’u ya da üzerinde bir sayıda erken atım olan hastalar kalp yetersizliği gelişimi ya da tehlikeli ritm bozuklukları açısından yüksek risklidir. Erken atımlar (ve diğer birçok ritm bozukluğu için) ilginç bir durum da bireylerin bu ritm bozukluklarını algılamadaki değişkenlikleridir. Bazı hastalar bu erken atımların hiçbirini hissetmezken, bazı hastalar hepsini hisseder. Ancak çoğu hastalar bu atımların gün içinde ancak belli bir kısmından haberdar olurlar.

Çarpıntı hissi olan bireylerde çarpıntının şekli ve eşlik eden diğer semptomlar kadar altta yatan kalp hastalığı da çok önemlidir. Altta yatan yapısal kalp hastalığı olmayan bireylerde yukarıda bahsedildiği gibi seyrek gelen tekleme şeklinde semptoma yol açan erken vuruların hastaya hiçbir zararı yoktur. Bu nedenle bu tür yakınmalardan endişe etmemek gerekir. Ancak bunlar çok sık olduğunda ya da bozuk atımlar durmadan dakikalar boyunca tekrarladığında bir sağlık kurumuna başvurulması gerekir.

Erken atımlar dışında hem sağlıklı bireylerde hem da kalp hastalarında görülebilen ve çarpıntı hissi veren çeşitli ritm bozuklukları da vardır. Bunların sık görülen çeşitlerinden ve öneminden aşağıda bahsedilecektir:

Kalbin üst kesimlerinden (atriyumlardan) kaynaklanan ritm bozuklukları
Kalbin üst bölgelerinden kaynaklanan en ciddi ritm bozukluğu atriyal fibrilasyondur. Bu ritm bozukluğu kalbin üst kesimlerinin düzenli bir kasılma olmadan tamamen düzensiz ve hızlı hareketlerle çalışmasıdır. Genellikle yüksek tansiyon hastalarında ve diğer önemli kalp hastalıklarında görünürken %15 olguda altta yatan bir kalp hastalığı yoktur. Tedavi edilmemiş olan hastalarda kalp hızı genellikle ortalama 120 - 180/dakika arasındadır. Hastaların büyük bir kısmı bu ritm bozukluğunu kalbinin çıkacak şekilde atması ve göğsünde kuş çırpınması şeklinde tanımlar. Ancak bazı hastalarda bu ritm bozukluğu, kalpte ciddi fonksiyon bozuklukları oluşturana kadar tamamen semptomsuz olarak da seyredebilir. Atriyal fibrilasyon insanlarda önemli sorunlara yol açabilir. Altta yatan ciddi yapısal kalp hastalığı olanlarda atriyal fibrilasyon kalp performansını bozarak zaten sınırlı olan kalp fonksiyonlarını azaltıp kalbin vücuda yeterli kan pompalayamamasını neden olur. Bu durumda hastanın klinik tablosu hemen bozulur, şiddetli, hayatı tehdit eden bir kalp yetersizliği tablosu olur. Kalp fonksiyonları normal ya da normale yakın olan bireylerde ise hızlı ve düzensiz kalp atışları günler, hastalar ya da aylar içinde birçok mekanizmanın dahil olduğu bir olaylar zinciri sonunda kalbin kasılma fonksiyonunda bozulmalara neden olurlar ve son dönemde yine yukarıdaki gibi şiddetli bir kalp yetersiliği tablosuna yol açarlar. Ancak atriyal fibrilasyonun en önemli tehlikesi tüm vücuda ancak özellikle beyine kan pıhtısı gitme ihtimalidir. Atriyal fibrilasyon sırasında kalbin üst kesimlerinin durağan hale gelmesi, bu boşluklarda pıhtı oluşumuna neden olur ve bu pıhtı daha sonra kan pompalanırken çeşitli organ ve dokularda kan damarlarının tıkanmasına neden olurlar. İnmelerin yarısına yakınının atriyal fibrilasyon zemininde geliştiği sanılmaktadır. Özellikle yaşlı hastalar, şeker hastalığı olanlar, yüksek tansiyonu olanlar, romatizmal kapak hastalığı olanlar ve ciddi kalp hastalığı olanlar inme açısından çok yüksek risklidir. Atriyal fibrilasyon bazı hastalarda sürekliyken bazı hastalarda aralıklıdır. Tanının konabilmesi için aralıklı çarpıntı yakınmaları olan hastaların çarpıntı anında EKG (elektrokardiyogram) çektirmeleri gerekmektedir. Ayrıca burada tariflenen semptomları olan hastaların muhakkak sağlık kuruluşlarına başvurmaları gerekir. Bu tanıyı alan hastalarda kalp hızını ve ritmini düzenleyici ilaçların yanı sıra çok özel pıhtılaşma engelleyici ilaçlar da kullanılarak hastanın hayatı kurtarılabilir. Ayrıca uygun hastalarda bazı girişimsel kardiyolojik yöntemlerle bu aritminin tamamen ortadan kaldırılması mümkündür.

Kalbin üst kesimlerinden kaynaklanan diğer bir ritm bozukluğu da paroksismal supraventriküler taşikardi adı verilen ritm bozukluklarıdır. Bu hastalıklar genellikle sağlam bireylerde olur. Hastada kalp atışları aniden çok hızlanır. Kalp sürekli olarak çok hızlı ancak düzenli bir şekilde atar. Müdahale edilmezse dakikalar, saatler ya da günler sürebilir. Sonlanımı, başlangıcı gibi anidir. Böyle yakınmaları olan hastalar hemen hastaneye başvurmalıdır. Bazı müdahaleler ve ilaçlarla bu ataklar sonlandırılır. Uzun dönemde yine girişimsel kardiyolojik yöntemlerle bu ritm bozukluğundan sorumlu olan odak yok edilerek tam bir düzelme sağlanabilir.

Kalbin alt kesimlerinden (ventriküllerden) kaynaklanan ritm bozuklukları
Gelişmiş ülkelerde en önemli ölüm nedeni kalp hastalıklarıdır. Kalp hastalıklarından ölümlerin yarıya yakını ise ventriküler taşikardi ve benzeri ritm bozuklukları sonucunda oluşan ani ölüm şeklinde olmaktadır. Ventriküler taşikardiler atriyal fibrilasyonun aksine hemen her zaman ciddi yapısal kalp hastalığı olan ve kalbin pompa fonksiyonları bozulmuş olan hastalarda gelişir. Ölümle sonuçlanma ihtimalleri yüksek olduğundan tanınmaları çok önemlidir. Bu nedenle kalp kasılması bozulmuş hastaların özellikle çarpıntı, fenalık hissi ya da bayılma gibi yakınmaları varsa bir an önce hastaneye başvurmaları gerekmektedir. Ayrıca çarpıntı yakınması olmasa da kalp kasılması belli bir düzeyin altında olan hastalarda da ventrikül taşikardisi ihtimali yüksektir. Ventriküler taşikardi riski ve dolayısıyla ani ölüm riski yüksek olanlarda 20 - 30 yıl öncesine kadar etkili bir tedavi sunulamamaktaydı. Ancak son yıllardaki teknolojik gelişimlere paralel olarak geliştirilen ve adına implante edilen defibrilatörler (ICD) denen bazı cihazlar bu hastalara takılarak ventrikül taşikardisi tedavi edilebilmekte ve ani ölüm önlenebilmektedir. Bu cihazlar kalıcı kalp pili benzeri bir yapıdadır ve aynı şekilde vücuda yerleştirilirler. Ancak pillerden farklı olarak bu cihazlar tehlikeli ritm bozukluklarını algılarlar ve farklı elektriksel manevralarla ya da doğru akım elektriksel şok vererek bu ritm bozukluklarını tedavi ederler. Bu cihazların kullanıma girmesi ile kalp hastalıklarından ölümler önemli bir oranda önlenebilmektedir.

Çarpıntı, hafife alınabilecek bir yakınma değildir. Her nekadar bazen kalp dışı hastalıklar sonucunda oluşabilse de ciddi sonuçlara yol açabilecek bir semptomdur. Sağlıklı bireylerde arada tekleme şeklinde kendini gösteren ritm bozuklukları genellikle önemli değildir. Ancak yapısal kalp hastalığı olan bireyler ile kalp hastalığı olmasa da çok sık ya da uzun süreli çarpıntısı olan tüm bireyler ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmelidir.