Latince “estrictia”dan gelen stres sözcüğü 17. yüzyılda dert, keder, felaket, elem gibi, 18. ve 19. yüzyıllarda ise daha çok güç, baskı, zor gibi anlamlarda kullanılmıştır. Zaman içerisinde bu alanda çalışan kişiler tarafından “vücuda yüklenilen herhangi bir özel olmayan isteme karşı, vücudun verdiği tepki”, “bireyin fizik ve sosyal çevredeki uyumsuz koşullar nedeniyle, bedensel ve psikolojik sınırlarının ötesinde harcadığı gayret” gibi farklı tanımlar da yapılmıştır.
Stres her zaman kötü ya da olumsuz olarak tanımlanan bir duygu olmayıp başladığımız bir işte başarıyı elde etmemizde, hedeflerimize ulaşmamızda bizi motive eden, ayakta tutan, hareket etmemizi sağlayan bir ivmedir aslında. Asıl olay stresi kontrol edip edemediğimizdir, strese olan bakış tarzımızdan dolayı stresin öncelik alanımızdaki yeri, bu yerin derinliği, genişliği ya da yaygınlığıdır. Ne zaman ki stresin sıklığı artar, alandaki yeri genişler ve derinleşir, onu yönetmeyle ilgili sıkıntılar ortaya çıkar işte o zaman bireyler sağlık problemleri ile karşı karşıya kalmaktadır
Stres düzeyi kişiler arasında farklılık gösterse bile stres belirtileri birbirine benzerdir. Bunlar nelerdir? En çok gözlenen belirtiler: Uyku bozuklukları (az uyuma ya da çok uyuma), hafıza problemleri, unutkanlık, zihinsel performans eksikliği, dikkat eksikliği, işe yoğunlaşamama, sürekli endişeli olma, olayların devamlı olarak negatif tarafını görmeye eğilim, sinirlilik, öfke, kızgınlık, mutsuzluk, depresif ruh hali, vücudun farklı yerlerinde baş gösteren çeşitli ağrılar, bulantı, kusma, ishal ve kabızlık gibi sindirim sistemi problemleri, baş ağrısı ya da baş dönmesi, çarpıntı, immün sistemde baskılanma sonucu enfeksiyonlara yatkınlık, yeme alışkanlıklarında değişme (az yeme/zayıflık ya da çok yeme/şişmanlık), sigara, alkol ya da madde kullanımında artış olabilmektedir.
Akupunktur tedavisi, çelik, gümüş veya altın olan çok ince iğnelerin insan vücudunda belli noktalarına batırılarak vücudun kendini yenileme mekanizmasının devreye alındığı ve enerji akışının düzene konulduğu bir tedavi yöntemi olarak da adlandırabilmektedir. Akupunktur tamamlayıcı tıp yöntemi olarak Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul görür hale gelmesiyle birlikte birçok ülkede resmi olarak kabul edilen bir tıp disiplini olmuştur
Stres yönetiminde akupunktur tedavisi tek başına uygulanabileceği gibi kişinin uyumlanabildiği yukarıda bahsedilen diğer yöntemlerle de kombine edilerek uygulanabilmektedir. Akupunktur tedavisi ile, bireyde stres altındayken hipotalamustan bazı nörokimyasallar salgılanmasını azaltmakta, vücutta bulunan doğal sakinleştirici maddeleri salgılatarak kişinin stres seviyesini azaltmakta ve böbrek üstü bezlerde üretilen kortizolün kan değerlerinde düşüşe neden olmaktadır. Böylece akupunktur tedavi sırasında kan kortizol değeri azalınca kortizol fazlalığının neden olduğu tüm mekanizmalar zamanla tek tek kırılmakta ve ona bağlı oluşan belirtiler de kaybolmaktadır.
Ayrıca akupunktur tedavisi ile kanda mutluluk hormonu olarak bilinen ve ağrıyı azaltan serotonin, endorfin, dopamin hormonlarının düzeyleri de artmaktadır. Bu sayede kişilerin hem anksiyeteleri, hem kaygıları, hem de mutsuzlukları azalmakta, vücut ağrıları hafiflemekte ya da dinmekte ve yaşam kaliteleri yükselmektedir. Gençler ise akupunktur tedavisini sınav stresini yönetmek için kullanmaktadır. Sınav dönemlerinde yapılan akupunktur tedavileri ile gençlerin sınav stresi azaltmakta, sınav sırasındaki heyecanlarını kontrol etmekte, konsantrasyonları artmakta bu sayede sınavdaki başarıları da yükselmektedir. Gençler akupunktur tedavisini sınav tarihine kadar düzenli olarak yaptırabilmektedirler. Peki, stres döneminde akupunktur tedavisi nasıl uygulanmalıdır? İşte bunun cevabı stresin boyutuna, kişinin tedaviye uyumuna, hastanın tedavi merkezine ulaşabilme gücüne bağlı olarak değişmektedir. Öncelikle tedaviye gelen hastanın çok dikkatli bir şekilde anamnezi alınmalı, nabız ve dil muayeneleri yapılmalı, bozuk olan enerji akışı dengelenmeli ve stres yönetimi için önemli olan noktalar iğnelenmelidir. Seans sayısı haftada 1-2 kez olmak üzere toplam 10-15 seans arasında değişebilmektedir. Bu seanslara bireylerin aksatmadan düzenli olarak gelmesinin tedavi başarısını artırdığı da unutulmamalıdır.